Dr. Güllü KARANFİL,  İstanbul Aydın Üniversitesi

yazar:

kategori:

GAGAUZLAR VE DEVLETLEŞME

Gagauz Türkleri Hristiyan Ortodoks dinine inanan tahminlere göre toplam sayısı 300 000 kişilik bir Türk toplumudur. Çoğunluk olarak Moldova’nın güneyinde Gagavuz Yeri /160.000/ olarak adlandırılan özerk bir bölgede ve Ukrayna’da /50.000/, ayrıca Bulgaristan, Yunanistan,  Kazakistan, Rusya’da, Brezilyada yaşamaktadırlar. Gagauz Türklerinin çeşitli yönetimler altında yaşam sürdürmeleri hem dili, hem kültürü, hem milli kimliği etkilemiştir. 

Gagauz Türklerinin eski zamanlardaki yaşama bölgelerine göz atacak olursak Karadeniz’in kıyılarını ve yakınlarını göre biliriz. Şöyle ki, Edirne, Kırklareli, Burgas, Varna, Balçık, Kavarna, Şabla, Bolgarevo, Tulca, Akkerman, Tuzla, İzmayıl, Kiliya, Bender bölgelerine kadar uzanan bir coğrafya ya yayılmışlardır. 

Yüz yıllar içinde Gagauz Türkleri başka halklar içinde azınlık olarak yaşasa da, az sayılı Gagauz Türklerinin de devletçilik tarihi vardır. 

Türk gezgini Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde Gagauzlar’ın ilk devleti sayılan Uz eyaleti hakkında bilgiler mevcuttur.

İlk Gagauz devleti – Uz Eyaleti.

14.yüzyılık ilk yarısında Dobruca’da çok sayıda Türk boyları yaşamakta idi. Gagauzlar’da var olan yaygın inanca göre, 1261’de Dobruca’da VIII. Mihail Paleolog’un yardımıyla İzzettin Keykavuz’un idaresinde Uzi Eyalet’i olarak adlandırılan ilk Gagauz Türk devleti kurulmuştur. 

İlk başta bu devlet Bizans’a bağlı olmuş. 1263’te İzzettin Kaykavuz idareyi dayısı Sarı Saltuk’a bırakmış. Kurulan bu Uzi Eyalet (ya da Gagauz Eli) devleti, Selçuklu Türklerinin bunlarla birleşmesi hasebiyle çok güçlenir ve 1346’da Balık Bey hükümdarlığında bağımsızlığını ilan eder. Bizans’taki 1341-1347yy. savaşı, Bulgaristan’da feodal çekişmelerdevletleşmeye güç vermiştir (Angeli; 2002). Başkenti Balçık (Karvuna), daha sonra Varna olan bu devletin bayrağı, merkezinde beyaz bir horoz olan kırmızı bayraktı. Kurucu Hristiyan Kıpçak boyundan Balık Bey’den sonra devletin artık nüfusu olan başına kardeşi Dobrotiç geçmiş. O zamana kadar bu topraklara Karvun Yurdu denilirken, Dobrotiç ile DobrotiçYurdu (ya da Dobruca) denmeye başlamıştır. Dobrotiçzamanında devletin topraklarını genişlemiş ve ekonomisi de güçlenmiştir.  Uzi Eyaletinin varlığı, bölgenin 1417’de Osmanlı Devleti’nin sınırlarına dâhil olmasıyla son bulur. (İusiumbeli; 2018). Gezgin Hans Şiltberger’e göre bu devletin arazisi Tuna nehrinden Varna şehrine kadar uzanıyormuş. Kendi notlarında o bu devleti Üçüncü Bulgaristan diye adlandırıyormuş. Etrafına Dobruca Peçeneklerini, Uzları Kumanları ve Anadolu Selçuklarını toplamaya becermiş (ROMANOVA, 2017, 244).

Dobrotiç hükümdarlığı altında Uz eyaleti epey güçlenmiş, ve arazisi de genişlenmiştir. Dobotiçin ölümünden sonra /1385/ tahta oğlu İvanko geçiyor. Bu Sofya Arkeolojik müzesinde bulunan demir paranın üzerindeki ‘İvanko- 1385-1395’yazıdan anlaşılıyor. Bizans ve Bulgaristan devletlerinden tamamen bağımsız olmuş. İvanko zamanında devlet ekonomik taraftan daha da güçlenmiş, ama siyasi konularda çok esnek davranışlarda bulunuyormuş. Öyle ki, Osmanlı ve Geneuzlerarasında çatışmaların arasında kalınca daha önce Geneuzlarakarşı olsa da, onların tarafını tutuyor ve onlarla önce ticari anlaşma sonra ise sulh anlaşması imzalamıştır. Böylece, Gagauz Devleti ve Osmanlı düşman oluyor. Bu yakınlaşma ne Osmanlılar, ne de Bulgarlar tarafından bağışlamamış. Böylece Osmanlı önce Geneuzları hem de Gagauz Devleti olan Uz Eyaletini dağıtıyor. Güneyde Bizans zayıflayıp önceliği Osmanlı’ya kaptırınca bu bölge I. Murad zamanında Osmanlı vassallığı altına girmiştir. 1398’de de I. Bayezid bölgeyi tamamen fethedip Osmanlı topraklarına katmıştır. (Velev 2007, 109) Gagauzların Osmanlı tebasına girmesiyle Bulgaristan’a göçler yaşanmıştır.

Böylece Gagauzların Uz Eyaleti /Dobruca/ adlandırılan devleti 71 yıl var olmuştur.

Osmanlı zamanında Gagauzlar. Gagauzlar Osmanlı zamanında toplu şekilde yaşamış, dilini, dinini ve geleneklerini yaşatmışlardır. Bazı yerlerde Türklerle aynı köyde yaşamış, komşuluk etmişlerdir (Cebeci;1992; 583-589). Osmanlı Hükümeti ‘Gayri Müslim’ olarak adlandırdığı Gagauzlar’a bir Türk kavmi olarak özen göstermemiş, ama dinine de karışmamıştır.  

Osmanlı kontrolü altındayken Gagauzlar ya Tatar ya da Ortodoks Hristiyan pozisyonunda değerlendirilmekteydi. Bu da Osmanlı sistemi içerisindeki varlıklarını yadsıyan bir durumdu. “İstanbul Türkler tarafından fethedilince, Fatih Sultan Mehmet, din ve milliyet ayrımı gözetmeksizin bütün Ortodoks Hıristiyanların başı olarak İstanbul Patriğini tanımıştı. Gagauzlar, Ortodoks Hıristiyan olmaları nedeniyle Patriğin yönetiminde kalmışlardı. Patrik de dinsel ve ulusal işlerde bunları istediği gibi kullanmaktaydı.” (Cin 2010, 17) Bu dönemde Gagauzların birçoğu Yunanca eğitim ve öğrenim görmüş ve Yunan kültürü altına girmiştir. Ancak yine de dillerini ve kültürlerini muhafaza edebilmişlerdir (ÖZÇAYAN, 2017).

Gagauzlar’ın Bessarabya’ya göçü ile ilgili çeşitli fikirler mevcuttur. Bazı kaynaklar Gagauzlar’ın Osmanlı zulmünden kaçtığını söyler, bazı kaynaklarda ise bu bölgede Romanya ve Türkiye’ye karşı bir tampon bölge oluşturmayı amaçlayan Rusya’nın Gagauzların zorla sürüldüğü belirtilir. (RADOVA,  1998; ÇAKİR 1999). Birçok kaynakta ise Osmanlı-Rus savaşından kaçtıkları yazılmaktadır. 

Böylece, yüzyıllarca Osmanlı devletinde yaşayan GagauzTürkleri Rus-Türk Savaşından sonra 3’e bölünmüş, Basarabya(Moldova, Gagauz Yeri bölgesi ve Ukrayna’nın bir kısmı), Bulgaristan ve Yunanistan’da yaşamak zorunda kalmışlar, bir kısmı da Osmanlı zamanından bu yana Basarabya’da yaşamış (Akkerman, İzmayıl, Kiliya gibi şehirlerde) ve yaşamaya devam etmektedirler, fakat günümüzde, maalesef, büyük bir kısmı asimilasyona uğramışlardır.

16’dan 18. yy.a kadar bu tür sebeplerle diğer bölgelerden ciddi bir Gagauz nüfusu Bucak’a göç etti. Bunlara “eski göçmen” denirdi. 1806-1812 Osmanlı Rus Savaşı sonrasında da Osmanlı vassalı Moldavya’nın (Boğdan Prensliği)Besarabyabölgesi Ruslara geçti. Savaş sonrası Bucak’a bu yeni Rus toprağına gelen Gagauzlara da “yeni göçmen” denmekteydi.1735-1739, 1768-1774, 1787-1791, 1806-1812 yıllarında gerçekleşen tüm Osmanlı-Rus savaşlarında Balkanlar’dan birçok Gagauz göçmeni Bucak’a geldi. Rus kaynakları bu Gagauzları “Bulgar göçmenleri” olarak tanımlamaktadır. (Radova-Karanastas 2012) 1806’dan itibaren Ruslar Gagauzlara toprak bağışlamak suretiyle onların sadakatini kazanma girişimlerinde bulundu.

Kırım Savaşı’na kadar Rus İmparatorluğu’nun elinde bulunan Besarabya, 1856 Paris Antlaşması’yla BoğdanPrensliği’nebırakılmıştır. Üç yıl sonra Eflak ve Boğdan birleşerek Romanya Prensliği’ni oluşmasıyla beraber bu bölge, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonrasında imzalanan Berlin Antlaşması’na kadar Romanya Prensliği himayesinde kalmıştır. (Tarih Sözlüğü 2012) Bu antlaşma sonrası tekrar Rus topraklarına katılan bölge SSCB yıkılına dek fiilen Romenler ve Ruslar arasında gidip gelmiştir.

Vister Cumhuriyeti.

18.y sonu- 19 y. başında Gagauzlar 100 köy ve 1 Visterşehrinden oluşan Vister Cumhuriyetini kurmuşlar. /BalçoNeyko Dyakov 1985; 275-277, Romanova, 2017/.

Gagauzlar’ın kimliğine dair pek çok fikirler mevcuttur.  Şaşırtan olay ise Türkçe konuşan, ama Hristiyan bir halk olmalarıdır. Balkanlarda yaşarken Yunan Kilisesine tabi olmaları, çocukların ana dilinde eğitim alamamalarına sebep olmuş, göç ettikten sonra ise Slav din okullarında, daha sonra da Romanya’nın terkibinde yaşarken Romen dili, daha sonra yine Rus diline tabi tutulmaları ve “demir perde” yönetimi ile birlikte özlerinden tamamen kopmaları kimlik meselesini oldukça yıpratmıştır. 

  1.  yıllarından itibaren Deliorman bölgesinden göç eden Gagauzlar’ın çoğunluğu Moldova’nın batı tarafına, şimdiki Leova’ya yerleştirilmiş ve Balş adlı bir Moldovan boyarın yöneticiliği altında yaşayarak vergi vermişlerdir. Orada Çadır, Orak, Baurçu köylerini kurmuşlar, bir müddet sonra baskıcı yönetimden, sonsuz vergilerden dolayı Gagauzlar isyan çıkararak, ayaklanarak toplu şekilde o toprakları bırakıp Moldova’nın güney tarafına Bucak bölgesine göç etmişler. Tatarların zorla sürülmesi sonucunda boşalmış bu bölgelere Rusya idarecileri tarafından yerleştirilmişlerdir. Orada yeniden Çadır ve Baurçu köylerini ve 27 köy daha kurmuş GagauzTürkleri. Tatar köylerinin küllüklerine yakın yerleştikleri için, onlardan kalan köy adlarını kullanmaktadır. Okuma oranı oldukça düşük olan Gagauzlar tarım ve hayvancılıkla uğraşıyor, dilini ve geleneklerini yaşatıyor, Rus askeri tarafından pazar günleri Kiliseye gitmeye alıştırılıyorlardı. Tabi ki yazılı Edebiyat olmadığından, Halk Edebiyatı ağızdan ağıza geçiyor, türküleri o zamanın yaşam sorunlarını, savaş olaylarını anlatıyordu. Kolonist hukuku verilen Gagauzlar’ınbölgesinde Komrat ve Bolgrad’da liseler, Satılık Hacı köyünde öğretmen okulları açılmıştır, fakat 19 yy. sonunda tüm Gagauzlar’ın % 88’i, kadınların ise % 97.8’i okuma yazmaları yoktur. (ARGUNŞAH, 2007, 44). 

Bu dönemde de Gagauz Türklerinin adalet sever, hakkını arayan, yeri gelince isyankâr bir toplum olduğunu görüyoruz ki, bu isyan ve kaçış sonucunda Gagauzlar şimdiki Bucak topraklarda yaşamaktadırlar. 

İlk Türk Cumhuriyeti Komrat Cumhuriyetidir.

Rusya Çarlığının ırkçı politikası ve ekonomik baskısı sonucunda genç Pavli Atmaca ve Andrey Galatsan önderliğinde Komrat’ta 1906 yılında ayaklanma düzenlenir. Rusya’nın çeşitli yerlerinde başlayan halk isyanı ve ayaklanmalar da Komrattaki olaylara tesir göstermiştir. 

6 Ocak 1906’da, bir Komrat isyanı gerçekleşti ve bu da Komrat Cumhuriyetinin beyanına yol açmış. 19. yüzyılın 80’li ve 90’lı yıllarında Çar Rusyası’nın jandarması, Basarabya’daisyan eden köylüleri defalarca bastırmış. 1905’te ilk Rus devriminin dalgası ortaya çıktığında, Komrat köylüleri toprak sahipleri ile olan toprak kiralama anlaşmalarını protesto etmeye başlamışlardı. Çaresizlikten üzüm hasadını çok ucuza veren Gagauzlar üzüm tüccarları köyden kovmuş. Fakirleştirilmiş yoksul köylü, toprak vergisini ödemeyi reddederek, isyan etmeye başlamıştı. Köylüler jandarmalara ve toprak sahiplerine karşı kalkmış, toprak sahiplerinin mülkleri ateşe vermiştir. Her yerde küçük çapta isyanları bile susturmak için köylere askeri birlikler gönderilmiştir. Basarabya’da toprak sahiplerinin mülkleri jandarma tarafından korunuyor, fakat bu köylüleri durduramamış. Onlar zenginlerin toprak arazileri ele geçirmişler. TUFAR; HarkovTeknoloji Enstitüsü’nün öğrencisi Komratlı Gagauz AndreyGalatsan ve Pavli Atmaca’ın 1905 yılında, Gagauzköylülerinin haklarına verilen mücadelede bir araya gelmeleri için çağrıda bulunmuş ve gizli bir örgüt kurmuşlardı. Bildiriler ve ilanlar bastırarak halk içinde yayıyorlardı. Galatsan, vatandaşları arasında büyük bir saygınlık elde ediyor. Komrat’ta düzenlediği mitinglerde o, otokrasinin devrilmesi için çağrıda bulunmuştur. Yetkililer Galatsanı tutukladı. Tutuklanması, Komrat köylülerinin sabrını aşan son damla olmuş. Bir miting için 6 Ocak 1906’da toplanan Komrat halkı, yerel yetkililerin temsilcilerini tutuklamaya karar verdi. Köylüler toprak sahibini, polis memurunu, yargıcı tutmuş, kapamışlar. “Komrat isyancıları kendilerini el yapımı tüfeklerle, yaba ve sopalarla silahlandılar ve KomratCumhuriyeti’ni ilan etmişler. İsyancılar tarafından kurtarılan Galatsan başkan seçildi. “Rus kelimesi” adlı gazetesinde şöyle yazmıştı: “Onbinlik Komrat … isyancıların elinde. Özerklik ilan etti, yerel yönetim kuruldu. Jandarma etkisiz duruma getirildi”(PERVUHİN; 2006). 

İsyancı köylüler, toprak sahibinin toprağını bölmeye başlarken, Rusya’dan jandarma takviyesi yetişmiş. Komratsakinleri tarafından kurulan barikatlar dağıtılarak, isyancıları meydan sürdüler ve kamçılarla dövdüler. Onlarca köylü, jandarma mermileri altında öldü, yüzlerce kişi AndreyGalatsan dahil, hapsedildi ve cezaevine gönderilmiş. Ünlü Grigori Kotovskiy Kişinev hapishanesinde KomratCumhuriyeti kuranları Andrey Galatsanla, Suhovla,  Popovla, Berkovla, Mihail Sibirovla tanıştığını ve arkadaşların Galatsana ‘Komrat Cumhurbaşkanı’ diye seslendiğini anlattığı bilinmektedir. Daha sonra Andery Galasan, Pavel Nikolayevve daha 3 kişi ağır işler yapmak üzere 


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir